Sayfalar

Bu Blogda Ara

27 Kasım 2017 Pazartesi

Fed Bilançosunun Küçültülmesi ve Olası Etkileri

Merkez Bankası'nın periyodik olarak çeyrek dönemlerde yayınladığı Enflasyon Raporlarının içerisinde KUTU adı altında bilgilendirme bölümleri bulunmaktadır. Bu bölümler işlenen konu bazında okuyucuyu oldukça sade bir dil ile bilgilendiren değerli çalışmalar içeriyor. Dönem dönem burada yazılanlardan faydalandığımı belirtmek isterim.

En son yayınlanan Enflasyon Raporu'nun 20-22. sayfalarında yer alan 2.1 nolu KUTU'da yer alan "Fed Bilançosunun Küçültülmesi ve Olası Etkileri" başlıklı çalışmayı burada aynen paylaşıyprum. Faydalı olması dileğiyle.


Fed yetkilileri, Eylül 2017 toplantısı sonrasındaki açıklamalarında, bir süredir iletişimini devam ettirdikleri bilanço küçültme programına Ekim ayı itibarıyla başlanacağını duyurmuştur. Bu kutuda söz konusu programın ne şekilde gerçekleştirilmesinin planlandığı ve programa hangi nedenlerle ihtiyaç duyulduğu özetlenmeye çalışılmış, programın sonuçlarına ilişkin olası senaryolar ve faiz politikası ile ilişkisi tartışılmıştır.

Küresel kriz öncesinden bugüne Fed bilançosunun nasıl değiştiği Tablo 1’de özetlenmiştir. Merkez bankaları para politikası uygulamalarında piyasa işlemlerine başvurmakta ve bu işlemler için genellikle devlet tahvillerinden oluşan bir finansal varlık portföyü tutmaktadır. Fed’in kriz öncesi bilançosunda görülen finansal varlıklar bu çerçevede değerlendirilebilir. Kriz sonrası bilanço incelendiğinde ise bu miktarın yaklaşık beş katına yükseldiği görülmektedir. Bu durum üç aşamada uygulamaya konulan tahvil alım programlarının bir sonucu olmuş ve Fed bu yolla para arzını artırırken bilançosunun yükümlülük kısmında ise “banka rezervleri” kalemi yükselmiştir (Grafik 1). Sonuç olarak, kriz öncesinde Fed’in bilançosu GSYİH’ye oran olarak yaklaşık yüzde 5 seviyesindeyken, bugün yüzde 23 seviyesine kadar yükselmiştir.

23 Kasım 2017 Perşembe

Eximbank Reeskont Kredilerinde Sınırlama

Mevcut piyasa koşullarından ötürü TCMB yaklaşık 1 aya yakın bir süredir Eximbank Reeskont
Kredisi kullanımlarında limit uygulamasına geçmiş durumda. Bu dönemde kredi başvurusu bulunmayan Şirketler konudan haberdar olmayabilir.

Uygulama ile birlikte belirlenen limitler haricindeki kredi kullanımları ileri tarihlere ötelenmektedir. Ayrıca başvuruda geç kalınması durumunda istenen tarihlerde kredi kullanımı yapılamamaktadır.

Biliyoruz ki piyasada Eximbank reeskont kredilerini kullanan birçok şirket var. Dolayısıyla, bu krediler ihracatın finansmanında önemli rol oynuyor. Burada yapılacak ufacık bir kısıtlama birçok şirketi ciddi yükler altına sokabilir ve ihracatı sekteye uğratabilir. Eximbank'dan veya TCMB'den bu duruma ilişkin kamuoyuna açıklanan herhangi bir bilgi yok. Süreç hakkında bir açıklama yapılsa fena olmaz hani.

Uygulamanın ne kadar süreceği şu an için bilinmiyor ancak görünen o ki limitler gittikçe azalıyor. TCMB'de kaynak sıkıntısı mı başgöstermiş durumda bilemiyorum ancak işlerin yolunda gitmediği kesin.

Şirketlerin, kredi başvurularını bu şartlara göre öne çekmesinde fayda olduğunu düşünüyorum ancak yine de talep edilen kredilerin istenen tarihlerde kullanılacağının garantisi verilememektedir.

Sonuç olarak, Eximbank başvurularınızın takibi konusunda gerekli tedbirlerin alınması bu dönemde oldukça önemli. Yakın dönemde reeskont kredisi kullanımınız varsa biran evvel Eximbank'ı aramanızı tavsiye ederim.

19 Kasım 2017 Pazar

Orta Vadeli Plan - 2018-2020

Gerçekçilikten uzak temenniden öteye geçemeyen bir Orta Vadeli Plan

27/09/2017 tarihinde 2018-2020 yıllarına ilişkin Orta Vadeli Program açıklandı. Genel olarak gerçekçi olması beklenen hedefler ağırlıklı olarak temenni düzeyinde kalmıştır.
Kalkınma Bakanlığınca hazırlanan, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen, Türkiye'nin 3 yıllık yol haritasını özetlersek bu dönemde ekonomik büyümenin ön planda tutulacağı, cari açığın ve enflasyonun aşamalı olarak düşürüldüğü ve hem para hem de maliye politikasının sıkı tutulacağı bir dönem öngörülmüştür.

Buna göre, Türkiye ekonomisinin 2017-2020 döneminde her yıl %5,5 büyüyeceği tahmin ediliyor. Hem para hem de maliye politikasının sıkı olacağının belirtildiği böyle bir dönemde büyümenin nasıl bu seviyede sürdürüleceği tamamen soru işareti. Hem de küresel likitide koşullarının böylesine kötüleştiği bir dönemde.

Hiç bir zaman tutturulamayan enflasyon hedefi %5 seviyesiyle yine karşımızda.

2017 yılsonu itibarıyla %9,5 seviyesinde gerçekleşmesi beklenen TÜFE’nin, izleyen yıllarda ise kademeli bir düşüş sergileyerek 2020’de %5 seviyesine ineceği öngörülüyor.

2017’de cari açığın 39,2 milyar USD, cari açığın GSYH’ye oranının ise %4,6 olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Cari açığın GSYH oranının sonraki yıl ise %4,3’e gerileyeceği öngörülüyor. Bir yandan büyümenin hızlanacağını öngörüp bir yandan da cari açığın gerileyeceğini tahmin etmek pek gerçekçi değil. Büyüme ile ithalat arasında pozitif bir korelasyon olduğu biliniyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ya büyüme hızlanacak ve cari açığı peşine takıp sürükleyecek ya da yavaş büyüme ile cari açık makul bir seviyede tutulacaktır.

Kamu maliyesi tarafında ise bütçe açığı/GSYH oranının 2017’de %2 seviyesinde gerçekleştikten sonra 2018 ve 2019’da belirgin bir iyileşme kaydetmeyeceği, 2020’de ise %1,6’ya gerileyeceği tahmin ediliyor.

Ayrıca, 2017’de %10,8 seviyesinde gerçekleşmesi beklenen işsizlik oranının, OVP dönemi boyunca kademeli olarak gerileyeceği ve 2020 yılsonu itibarıyla %9,6’ya ineceği öngörülüyor. Mevcut nüfus artışı ve katılım oranı varsayımlarıyla, bu tahminlerin tutması için önümüzdeki 3 sene boyunca her sene 1,1 milyon yeni iş yaratılması lazım. 2014 başınan bu yanan yıllık ortalama yaratılan yeni iş sayısı 640 bin seviyesinde. Varın gerçekçiliğini siz düşünün.



17 Kasım 2017 Cuma

Eximbank Reeskont Kredilerinde Kur Sabitleme = Merkez Bankası'ndan Kur'a Müdahale


6 Kasım tarihinde Merkez Bankası, 1 Şubat 2018 (dahil) tarihine kadar vadesi dolacak olan Eximbank Reeskont kredilerinin vadesinde ödenmesi halinde ABD doları için 3,7000, Euro için 4,3000, GBP için 4,8000 kuru kullanılarak Türk Lirası olarak yapılabilmesine olanak tanımıştır. 

Merkez Bankası bu kararıyla dövize müdahale etmekle birlikte aslında 1 Şubat 2018 tarihine kadar bu kur seviyelerini minimum seviye olarak lanse etmiş durumda.

Benzer uygulama 2017 yılı başında da uygulanmış, 2 Ocak tarihli kur seviyesinden yine Eximbank Reeskont kredilerini TL kapatabilme imkanı tanınmıştır. O

O dönemi hatırlarsak örneğin USD için sabitleme kuru 3,5338 olarak belirlenmişti. Bu karar açıklandığı dönemde piyasadaki USD/TL kuru  3,90 seviyelerine varan bir yükseliş kaydetmesine rağmen, Mayıs sonuna kadar (uygulamanın geçerli olduğu vade tarihi) USD/TL kuru Merkez Bankası'nın belirlemiş olduğu 3,5338 seviyelerine kadar gerilemişti.

Özetle; 1 Şubat 2018 tarihine kadar ABD doları için 3,7000, Euro için 4,3000, GBP için 4,8000 kurunun altını beklememekle birlikte şuan özellikle 3,86-3,88 seviyesinde USD/TL kurunun bu seviyelere gerilemesi beklememiz oldukça olağan. Tabi bu varsayım FED faiz artırımı veya siyasi konjontüre göre her an değişiklik gösterebilir ancak şuan hedef olarak bu kur seviyelerini alabiliriz. İzleyip göreceğiz.



31 Temmuz 2017 Pazartesi

BOBİ FRS Nedir? Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı Yayınlandı!

Bağımsız denetime tabi ancak finansal tablolarını TFRS olarak hazırlama yükümlüğü olmayan Şirketler 2015 yılından bu yana (son 2 yıldır) finansal tablolarını Muhasebe Sistemi Uygulamaları Genel Tebliğ’i (MSUGT) ve Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) açıklamalarına uygun olarak hazırlamaktaydı.

 “Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı Hakkında Tebliğ” ve eki “Büyük ve Orta Boy İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı” (BOBİ FRS) 29 Temmuz 2017 tarihli ve 30138 Sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

2017 yılsonu da dahil olmak üzere 3 yıl boyunca MSGUT’a uygun finansal tablo hazırlayan Şirketler 2018 yılı finansal tablolarını BOBİ FRS adı verilen yeni finansal raporlama sistemine uygun olarak hazırlayacaklar.

25 Nisan 2017 Salı

BIST100 / Borsa ne olacak?

BIST 100 bugün itibariyle 94.634 puan ile tarihi rekorunu kırdı. Tabiki bunun Türk Lirası cinsinden olduğunu gözönüne alırsak sadece SANAL REKOR olduğunu söyleyebiliriz. Aslında ortada bir rekordan söz etmek mümkün değil.

Mayıs 2013 tarihinde BIST 100 93.178 puan seviyesi ile ilk rekorunu o zamanlar zaten kırmıştı. 4 yıllık enflasyon oranı üzerinden hesaplama yapıldığında bugünkü 94.634 puanın aslında ne düşük, ne kadar zayıf bir seviye olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Hatta daha iyi anlamak için BIST 100 endeksine bir de Amerikan Doları cinsinden bakalım. Aşağıdaki grafikte BIST 100’ün 2007’den bu yana Amerikan Doları cinsinden puan değerini görüyoruz.

BIST 100 Mayıs 2013’de Amerikan Doları cinsinden 50.761 puan seviyelerine kadar yükselmişken bugün itibariyle 26.448 puan seviyesinde. SANAL REKOR’u böylelikle daha iyi anlayabiliyoruz. Aslında ortada rekor falan yok. Hatta BIST 100 Mayıs 2013’e göre neredeyse -%50 aşağıda.

ÖZETLE, AMERİKAN DOLARI CİNSİNDEN BIST 100 OLDUKÇA UCUZ DURUMDA !

Buradan çıkan sonuç şu; Jeopolitik ve Siyasi riskler izin verirse kısa sürede BIST 100’de ciddi bir ralli görebiliriz.

Aşağıdaki grafik üzerinden son bir değerlendirme yaparsak. Önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde borsada %100’e yakın bir yükseliş görmek içten bile değil.

Yaşayıp hep birlikte göreceğiz.


2017'de Dolar ne olacak?

Dolar/TL kuru şuan itibariyle 3,5790 seviyesinde işlem görüyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin para birimleri ile değerlendirildiğinde  Türk Lirası yılbaşından bu yana en çok değer kaybeden para birimi durumunda. 

Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere Türk Lirası yılbaşından bu yana Amerikan Doları’na karşı-1,52% değer kaybetmiş durumda. En çok değer kazananlara baktığımızda, birinci sırayı 9,85% değer artışıyla Meksika Pesosu, ikinci sırayı ise 9,15% değer artışıyla Rus Rublesi alıyor.

Gelişmekte olan ülkelerin geneline baktığımızda ortalamada 5,00% seviyesinde değer artışı görüyoruz. Türkiye, kendine özgü jeopolik ve siyasi riskler nedeniyle gelişmeler olan diğer ekonomilere göre daha olumsuz ayrışmaktadır.

Referandum sonrası gelişmeler ve özellikle EUR/USD paritesi kaynaklı hareketlerle önümüzdeki 1-2 ay içerisinde Türk Lirasında yılbaşına göre değerlenme görebiliriz.  Bu da Dolar/TL’de aşağı yukarı 3,34-3,35’li seviyelere kadar bir gerileme olabileceğinin sinyalini veriyor. Tabi bu öngörü siyasi risklerin tekrar artmayacağı varsayımıyla. En azından 1-2 ayJ



22 Nisan 2017 Cumartesi

Varlık Fonu Nedir?

Varlık Fonu nedir?
Türkiye Varlık Fonu (TVF), kısa sürede büyük kurum ve kuruluşları bünyesine alarak önemli kaynak sağladı.

Başbakanlığa bağlı, ana faaliyet konusu fonların kurulması ve yönetimi olan Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ, sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere geçen yıl 26 Ağustos'ta kuruldu.

Varlık Fonu hangi amaçla kuruldu?
Yasada TVF’nin amaçları, “Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” şeklinde belirleniyor. Yasa metninde yer almamakla birlikte yasanın TBMM’ye sunulan gerekçesinde islami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması, katılım finansmanı sektör payının artırılması, savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun stratejik sektörlerdeki yerli şirketlerin proje bazında desteklenmesi, arz güvenliğini sağlamak üzere Türkiye için önem taşıyan doğalgaz ve petrol gibi yurt dışındaki sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi, otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanmasının hedeflendiği de belirtiliyor. Yasada ve gerekçesinde ifade edilmemiş olmasına rağmen daha sonra bakanların yaptığı açıklamalarda, TVF’nin piyasalardaki dalgalanmalara karşı da kullanılacağı söylendi. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, “TVF’nin diğer fonksiyonu da para ve finansal piyasalara yönelik dengeleme ve ekonomik teröre karşı mücadele fonksiyonudur. Piyasaların aşırı dalgalandığı, spekülatif işlemlerin, ekonomik sabotaj ve saldırıların yoğunlaştığı dönemlerde piyasaların sakinleştirilmesine ve saldırıların defedilmesine büyük katkı sağlayacaktır” dedi.

Varlık Fonunu Kimler yönetecek?
Özelleştirme İdaresi Başkanı Mehmet Bostan, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ Genel Müdürlüğüne ve Yönetim Kurulu Başkanlığına atanırken, yönetim kurulu üyeliklerine Yiğit Bulut, Kerem Alkin, Himmet Karadağ ve Oral Erdoğan getirildi.

2017 Ekonomik Göstergeler Tahmini

2016 yılı ekonomik göstergeler ile 2017 tahminlerimiz aşağıdaki gibi.

Hep birlikte takip edeceğiz. 2015 gerileme dönemi, 2016 eldekini koruyabilme dönemi, 2017 ise hayatta kalma gönemi olacaktır. Yaşayıp göreceğiz.

Güncelleme tarihi: 20 Nisan 2017

10 Nisan 2017 Pazartesi

Turizm Sektörü Daralmaya Devam Ediyor

Yabancı turist sayısı bir önceki yıla göre 30% düşüş göstererek 2016’daki toplam turizm gelirleri 18,7 milyar dolar seviyesine geriledi. (2015: 26,6 milyar dolar / 2014:29,6 milyar dolar) Son 2 yıllık süreçte turizm gelirlerinde toplam 37%’ye varan gerileme kaydedilmiş durumda.

Bölgedeki jeoplitik riskler, siyasi riskler ve güvenlik konusundaki endişeler nedeniyle düşüşün 2017’de devam etmesi kaçınılmaz gibi gözüküyor. Buna ayrıca yurtiçinde ciddi bir alternatifi olmayan booking.com’un da yasaklanması eklendiğinde adeta işlerin daha da kötü gitmesi için daha ne yapılabilirdi ki dedirtiyor.

Turizm Sektörü



Sektördeki kötü gidişatın istihdam tarafında da etkisinin önümüzdeki sezonda daha da hissedileceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bu sene satılık otel ilanları görmemiz oldukça olası.


Rakamlar da bunu Şubat 2017 itibariyle teyit eder nitelikte. 


Büyüme ile İşsizlik Arasındaki Korelasyon

Türkiye ekonomisi 2016 yılında yüzde 2,9 ile piyasa beklentilerinin üzerinde büyüdü. Piyasa beklentisi genel itibariye yüzde 2,00-2,20 seviyesindeydi.

Büyümenin piyasa beklentisinin üzerinde gerçekleşmesinin iki temel nedeni var.

Birincisi; son çeyrekteki büyümenin tahminlerin çok üstüne çıkarak yüzde 3.5 düzeyinde gerçekleşmesi.

İkincisi; İkinci ve üçüncü çeyreğe ilişkin GSYH büyüklükleri önemli ölçüde revize edildi.

TÜİK daha önce birinci çeyrek büyümesini yüzde 4.5 olarak açıklamıştı. Bu oranda bir değişiklik olmadı. Ancak ikinci çeyrek büyümesi yüzde 4.5'ten yüzde 5.3'e, üçüncü çeyrek oranı ise yüzde 1.8 küçülmeden yüzde 1.3 küçülmeye revize edildi. Bu revizyonlar, 2015 büyüklükleri değişmeden, yani 2016 rakamları iyileştiği için gerçekleşmiş oldu.

Revize olmasaydı büyüme yüzde 2,5 seviyesinde kalacaktı. İkinci çeyrek oranının 0.8 puan, üçüncü çeyrek oranının da 0.5 puan iyileşme göstermesi, yani toplamda 1.3 puanı bulan bu iyileşme, yıllık GSYH'ye 0.4 puan etki etti ve yılı yüzde 2,9 büyüme ile kapatmış olduk.

11/01/2016 tarihinde yayınlanan Orta Vadeli Plan 2016-2018’de, 2016 yılı için öngörülen büyüme tahmini yıllık yüzde 4’den yüzde 4,50’ye revize edilmişti. Sonrasında, 04/10/2016’da ise bu sefer görüldü ki bunun gerçekleşmesi mümkün değil, bu sefer büyüme oranı yüzde 3,2’ye düşürülerek revize edildi. Buna rağmen büyüme beklentilerin çok çok altında kalarak yüzde 2,9 seviyesinde gerçekleşmiş oldu. (Büyüme oran hesabında revize yapılmamış olsaydı yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmiş olacaktı.)

6 Nisan 2017 Perşembe

Enflasyon Artmaya Devam Ediyor ...

TÜFE’de (2003=100) 2017 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %1,02, bir önceki yılın Aralık ayına göre %4,34, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,29 ve on iki aylık ortalamalara göre %8,21 artış gerçekleşti.
Bu ne demek? Yılbaşında ortalama 8,50% zam alan birinin zammının yarısı yılın ilk üç ayında uçtu gitti demek.

Merkez Bankası’nın Ocak ayında revize ettiği 8,00%’lik 2017 TÜFE beklentisinin gerçekleşmesi artık mümkün gözükmüyor. Revize etmeden önceki enflasyon hedefi olan 6,50% artık bir hayaL


Enflasyon artışının alt kalemlerine baktığımızda (Alköllü içecekler ve tütün kalemini hariç bırakırsak eğer) temelde 3 ana başlıktan kaynaklandığı görülmekte. Artış oranına göre sırasıyla; Ulaştırma 17,7%, Sağlık 13,3% ve Gıda 12,5%.


Hanehalkı tüketim harcaması dağılımına göre değerlendirdiğimizde de (2016 verileri henüz açıklanmadığı için 2015 verilerini kullandık.) yıllık Mart 2017 yıllık TÜFE 11,20% seviyesinde çıkmaktadır.



Ekonomik Takvim

Canlı Ekonomik Takvim Investing.com Türkiye tarafından sağlanmaktadır, lider finans portalı.