Bu gece biraz aylak kaldım ve üniversite 1.sınıftayken yazdığım yazıları tozlu dosyaların arasından bulup tekrar okudum. Avrupa Birliği'ne ha girdik ha giriyoruz diye gündüz vakti havai fişeklerle kutlama yapıldığı dönemleri değerlendiren ve zamanında büyük ihtimalle bana ödev olarak verilen alaycı bir tavırla yazılan bu değerlendirmeyi herkesin okuması için buraya aynen geçiriyorum. Tabii tecrübesizliğin de getirdiği bazı yanlış değerlendirmeler var ve bunları düzeltmek zor geldi maalesef, okurken yazılanların 17 yaşında birinin elinden çıktığını gözönüne alarak okuyunuz.
Avrupa Birliği güçlü Avrupa Devletleri tarafından kurulan ve sonradan tüm Avrupa devletlerinin katıldığı, Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomik, sosyal ve askeri bakımdan gerisinde kalmamak amacıyla oluşturulan bir topluluktur.
Türkiye ise; ekonomik ve sosyal yönden zayıf, günden güne işsizliğin-enflasyonun arttığı, en küçük olaylarda bile eski bir gemi misali batıp çıkan bir ekonomiye sahip, parasının değeri her geçen gün azalan, önemli bir nüfusunun açlık sınırının altında yaşadığı, sosyal yaşam düzeyinin çok dengesiz olduğu bir durumdadır.
Avrupa Birliğinden bakıldığında Türkiye; her geçen gün AB uyum yasalarını kabul eden, her şeyini AB’ye göre düzenleyen, AB’ye girmeyi gözüne kestiren, AB’ye katılmak için herşeyini vermeye hazır her dayatmaya gözü kapalı evet demeyi hedeflemiş durumdadır.
Şu an herkes Türkiye’de AB’ye girince neler olacak?, Hayatımız nasıl değişecek?... gibi konulara odaklanmış durumdadır. Tabiki bütün konular olumlu yönde. Bunlara örnek verirsek; işte işsizlik olmayacak, uygar bir toplum olacağız, paramızın değeri artacak, aç yaşayan insan kalmayacak, suç oranı azalacak, herkes emeğinin karşılığını alacak, herkes okuyacak, Türkiye refaha erişecek, herkes mutlu mutlu yaşayacak... deniliyor. Bir Allah’ın kulu da çıkıp demiyor ki; AB’ye girince hayatımızda hiçbirşey değişmeyecek, ne yaparsak kendimiz yaparız.
Ne yani AB’ye girince havadan iş mi yağacak da işsizlik olmayacak, biz şu an uygar değilmiyiz ki AB’ye girince uygar olalım, biz kendi kendimize “ÇALIŞMAZ-ÜRETMEZ-OKUMAZSAK, bizim paramızın değeri de azalır, açlık sınırında yaşayan da olur, suç oranı da artar.
Ben nedense hala AB’ye girmenin bize ne yararı olacağını tamamiyle anlamış değilim. İlla ki çağdaş uygarlık seviyesinde Türk halkı en iyi şekilde yaşamak istiyor ki bunun için AB’ye girmeye gerek yok, neden AB’yi örnek alıp da gerekli düzenlemeler ona göre yapmıyoruz da misal AB sizin babanız o ne derse o olur duruma düşüyoruz. İlla ki AB’nin bizi uyarıp işte şunu yapın, bunu yapmayın demesine neden boyun eğiyoruz, yoksa TÜRK HALKININ KAFASI ÇALIŞMIYORMU?
Neredeyse Türkiye’nin yarısından fazlası AB’nin iyi bir şey olduğunu fakat gerçekte neler olacağını bilmemektedir. Daha çoookkk elektriksiz, susuz, altyapısız köyler/şehirler varken ekonomisi darmadağınken, işsizliği 3 milyonu geçmişken, insanları yarı aç/tok gezerken Türkiye’nin AB’ye girip de ne yapacağını kimse anlamış değil.
Avrupa Birliği kendini Hristiyan kulübü olarak göstermemek ve Müslüman aülkelerle iyi ilişkiler kurmayı hedeflerken, kendini dost göstermeye çalışırken acaba Türkiye neyi hedefliyor.......