20 Ağustos 2010 tarihinde yazılmıştır;
Varant, belirli bir miktarda dayanak varlığı, belirli bir vade tarihine kadar, önceden tespit edilmiş bir fiyat üzerinden, alma veya satma hakkı veren opsiyonlardır.
Önümüzdeki dönemdı yıldızı parlayabilecek yatırım araçlarından biri olacağına inandığım varantlarda işlem yapmak için öncelikle konuyo çok iyi bir şekilde vakıf olmak gerekmekte. Bu sebeple bu yazıda piyasaya çıkmış varantlar ve fiyatlamaları ile ilgili bilgi vermeye çalışacağım.
Bildiğiniz üzere 13 Ağustos itibariyle Deutche’nin çıkardığı XU030 ve Garanti Bankası Varantları İMKB’de işlem görmeye başladı. Konun kavranabilmesi açısından anlaşılabilirliği daha kolay olan Garanti Bankası varantları üzerinden konuya girelim.
Önce bilmeyenler için opsiyonları biraz açalım. İki tip opsiyon vardır. Bunlardan biri alım opsiyonu (Call Option), diğeri ise satım opsiyon (Put Option). Call opsiyonları dayanak varlığı belirlenen vadede o fiyattan alma hakkını verir, satım opsiyonları da bahse konu geçen dayanak varlığı o vade içerisinde belirlenen fiyattan satma hakkını verir. Mesela arabanızı kasko yaptırdığınızda aslında bir satım opsiyonu almış oluyorsunuz. Sigorta şirketine kasko için bir prim ödüyorsunuz bu litaretürde opsiyon primi olarak tarif ediliyor. Karşılığında da sigorta size diyorki eğer arabanız çalınır ya da bi şekilde perte çıkarsa örnek veriyorum 10 bin TL size ödeme yapacağım diyor. Buradaki 10 bin TL’de sizin opsiyonunuzun kullanım fiyatı (exercise price) olarak ifade ediliyor. Sanırım bu kısa giriş yeterli olmuştur daha detaylı bilgi için internette araştırma yapmanızı öneririm.
Dönelim konumuza;
Deutche Bank 13 Ağustos itibariyle iki adet GARAN varantı çıkardı;
• Bunlardan ilki 8 TL kullanım fiyatlı, 31.12.2010 vadeli Alım Varantı (Call Option) Primi : 0.60 TL
• Diğeri 7.5 Kullanım fiyatlı, 31.12,2010 vadeli satım varantı (put option) Prim:0.90
13 Ağustos günü GARAN hisselerinin spot piyasadaki değeri 7.20 TL idi. Şimdi her iki opsiyonu kendi içerisinde inceleyelim.
Bu Blogda Ara
1 Aralık 2013 Pazar
9 Ekim 2013 Çarşamba
İşsizlik Artışı Kaçınılmaz Olacak
Bundan tam 1 sene
önce dikkat çektiğim işsizlik konusunda 23 Ağustos 2012 tarihli yazımın başlığı
“İşsizlik Oranında Artış Yaşanabilir !” idi.
Değerlendirmeyi
aynen buraya aktarıyorum.
“Büyüme oranları, 2011’den beri azalan bir trend
izlerken, durma noktasına gelen İşsizlik Oranlarındaki azalış, önümüzdeki
dönemde yerini yükselişe bırakacak gibi gözüküyor. Böyle bir durumda çift
haneli rakamlar tekrar görülebilir.”
Son 1 yıllık
süreçte çift haneli rakamları henüz görmedik ancak İşsizlik oranı her geçen dönem
biraz daha artış gösteriyor. Haziran 2013 itibariyle Mevsim etkilerinden
arındırılmış İşsizlik Oranı %9,70 seviyesine ulaşmış durumda.
Hem OVP hem de
IMF raporlarında Büyüme oranlarının aşağı yönlü revize edilmesi göz önüne
alındığında önümüzdeki dönemde İşsizlik oranlarındaki artışın devam edeceğini
şimdiden söyleyebiliriz.
-İşsizlik Artış Oranı ile Büyüme Oranı Karşılaştırma-
-İşsizlik Oranı ile Büyüme Oranı Karşılaştırma-
8 Ekim 2013 Salı
Orta Vadeli Program 2014-2016 (Özet)
Orta Vadeli Programın Temel Öncelikleri
- Cari
açığı azaltmak,
- Yurtiçi
tasarrufları artırmak
- Mevcut
kaynakları üretken alanlara yönlendirmek
- Ekonominin
verimlilik düzeyini yükseltmek
- Enflasyonu
düşürmek,
- Kamu
maliyesinde güçlü duruşu sürdürmek,
- Büyüme ve istihdamı artırmaktır,
Orta Vadeli Program 2014-2016
- Cari
açığı azaltmak,
- Yurtiçi
tasarrufları artırmak
- Mevcut
kaynakları üretken alanlara yönlendirmek
- Ekonominin
verimlilik düzeyini yükseltmek
- Enflasyonu
düşürmek,
- Kamu
maliyesinde güçlü duruşu sürdürmek,
- Büyüme ve istihdamı artırmaktır,
Makroekonomik Politikalar ve Yapısal Konular
1) Para, finansal sektör, maliye ve gelirler
politikaları eşgüdüm içerisinde yürütülecektir.
2) Kamu maliyesi alanında bugüne kadar elde edilen
kazanımlar korunacak ve güçlü duruş sürdürülecektir.
3) Yurtiçi tasarrufların artmasına destek
verecek yapısal ve makro ihtiyati tedbirler alınacaktır.
4) Ekonominin enerji yoğunluğunu azaltmak üzere
enerji verimliliği çalışmalarına devam edilecektir.
5) Elektrik üretiminde yerli kömür ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına ağırlık verilecek, nükleer
güç santrali yatırımları aksatılmadan sürdürülecek, santral rehabilitasyonları
gerçekleştirilerek yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi artırılacaktır.
6) Yurtiçi ve yurtdışında petrol ve doğal gaz
arama faaliyetleri hızlandırılacak, linyit kömürü ve jeotermal gibi yerli
kaynakların arama ve üretim faaliyetleri azami seviyeye çıkarılacaktır. Kaya
gazı ve diğer yeni teknolojilere yönelik kapsamlı araştırma faaliyetleri
yürütülecektir.
7) Önemli üretim ve tüketim bölgelerinde
bölgesel ve küresel ihtiyaçlara cevap verebilecek, ülkemizin ana ihracat
sektörlerinin rekabet gücünü destekleyecek lojistik merkezler oluşturulacaktır.
8) Dış ticareti kolaylaştırarak ülkemizin
ihracat hedeflerine ulaşmasını sağlamak amacıyla büyük ölçekli liman kapasitesi
oluşturulacak, limanların demiryolu ve karayolu bağlantıları tamamlanacaktır.
9) Turizm sektöründe hizmet kalitesini artıran,
pazarlama kanallarını çeşitlendirerek üst gelir gruplarını hedef alan,
karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne uygun turizm çeşitlerini öne çıkaran bir
yapı oluşturulacaktır.
10) Başta imalat sanayinde olmak üzere yeni
yatırımların gerçekleştirilmesini, ihracatın artırılmasını ve teknolojik
gelişmeyi amaçlayan mevcut teşvik politikaları etkin şekilde sürdürülecektir.
Uygulama sonuçları ve sektörel gelişmeler yakından takip edilerek, ihtiyaç duyulan
alanlarda yatırım teşvik sisteminde gerekli revizyon yapılacaktır.
11) Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) kapsamında; ihracata dönük üretimde daha etkin ve düşük maliyetli girdi tedarikine, üretim ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığının azaltılmasına ve bu suretle ihracatta sürdürülebilir rekabet gücüne katkı sağlanmasına yönelik eylemler hayata geçirilecektir.
12) Ar-Ge
tabanlı, yenilikçi ve yüksek katma değer yaratan üretim desteklenecektir. Bu doğrultuda,
Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri özel sektör odaklı olacak şekilde artırılacak, elde
edilecek çıktıların ticarileştirme ve markalaşma süreçleri hızlandırılacaktır.
13) KOBİ’lerin
Ar-Ge, yenilik ve ihracat yapabilme kapasiteleri geliştirilerek uluslararasılaşma
düzeyleri artırılacaktır. KOBİ’lerin markalaşmaları, kurumsallaşmaları ve yenilikçi iş modelleri
geliştirmeleri sağlanacaktır.
14) Kamu
Ar-Ge harcamalarının tahsisinde, özel kesim yatırımlarının yüksek dış ticaret açığı
verdiğimiz sanayi kollarında üretime yönlendirilmesine öncelik verilecektir.
15) Piyasaların
ve rekabet ortamının iyi işlemesi, fikri mülkiyet haklarının korunması, iş ve yatırım
ortamının cazip ve öngörülebilir hale gelmesi desteklenerek yerli ve uluslararası
doğrudan yatırımların artırılması sağlanacaktır. İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi
kapsamındaki çalışmalar ortak sorun alanlarına odaklı, daha etkin ve sonuç
alıcı bir biçimde sürdürülecektir.
16) Yatırımcılara
uygun nitelikte yatırım yeri tahsisi yapabilmek için yeterli arsa üretimi sağlanacak,
hazine arazileri başta olmak üzere yatırıma elverişli arazilerin envanteri çıkarılacak
ve tahsis süreçleri etkinleştirilecektir.
17) İş ve
yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yaklaşımın bölgesel düzeyde yaygınlaştırılması,
geliştirilmesi ve yatırımcının yerel düzeyde desteklenmesi sağlanacaktır.
18) Eğitim
sisteminde, bireylerin kişilik ve kabiliyetlerini geliştiren, hayat boyu
öğrenme yaklaşımı çerçevesinde işgücü piyasasıyla uyumunu güçlendiren, fırsat
eşitliğine dayalı, kalite odaklı dönüşüm sürdürülecektir.
19) Bireylere
işgücü piyasasının talepleriyle uyumlu temel ve mesleki beceriler kazandırılacak,
iş-aile yaşamı uyumlu hale getirilecek ve aktif işgücü politikaları etki
analizlerine dayalı olarak uygulanacaktır.
20) Etkin
ve bütüncül bir istihdam politikası izlenerek; kadın, genç ve engelliler başta olmak
üzere, işgücüne katılım ve istihdam oranları artırılmaya devam edilecektir.
21) Kayıtdışılıkla
etkin bir şekilde mücadele edilecektir. Bu kapsamda; denetim kapasitesi artırılacak
ve etkinleştirilecek, idarelerin uygulama kapasitesi ve bilişim altyapısı geliştirilecek,
kaçakçılıkla mücadele, kurumlar arası işbirliği ile veri paylaşımı artırılacak
ve toplumsal farkındalık yaygınlaştırılacaktır.
22) İstanbul’un uluslararası
bir finans merkezi olmasına yönelik çalışmalar hızlandırılacaktır.
23) Yurtiçi tahvil
piyasalarının geliştirilmesi amacıyla çalışmalara devam edilecektir.
24) Mali piyasaların
sağlıklı işlemesine, finansal ürün çeşitliliği karşısında bireylerin bilinçli
kararlar almasına ve yurtiçi tasarrufların artmasına katkı sağlayan finansal
eğitim yaygınlaştırılacaktır.
25) Finans piyasalarına
ilişkin uyuşmazlıkların süratli ve etkin bir şekilde çözümüne yönelik düzenleme
yapılacak ve uygulama güçlendirilecektir.
26) Girişim sermayesi,
bireysel katılım sermayesi, kredi garanti fonu, mikro kredi uygulamaları ve
sermaye piyasası imkânları geliştirilerek, KOBİ ve girişimcilerin finansmana
erişimi kolaylaştırılacaktır.
7 Ekim 2013 Pazartesi
IMF Heyeti Türkiye Raporu; Yapısal Reform Yoksa Büyüme de Yok
18 – 30 Eylül tarihleri arası IMF heyetinin Türkiye ekonomisinin
değerlendirilmesi üzerine yaptığı ziyaret sonucunda oluşturulan raporda, kısa
vadede hem para politikasında hem de maliye politikasında sıkılaştırmaya
gitmenin gerekliliği üzerine vurgu yapılıyor. Orta vadede ise Türkiye’nin iç
tasarruflarının artırılmasının ve yapısal reformlara devam etmesinin önemi
belirtiliyor. IMF söz konusu raporla 2013 yılı için büyüme beklentisini %3.8;
2014 yılı için ise %3.5 olarak duyurdu.
Cari işlemler açığının, artan altın ithalatı ile birlikte, 2013
yılı için GSYH’nın %7’sinin üzerine çıkacağı beklenirken; bir sonraki yılda bu
düzeylerde seyredeceği belirtiliyor. Enflasyondaki gelişmelerin ve TL’deki
değer kaybının hem bu yıl hem de 2014’te enflasyonun %5 olan hedefin üzerinde
seyretmesine neden olacağı vurgulanıyor. Bununla birlikte, sermaye
akımlarındaki zayıflamanın veya sermaye çıkışının Türk ekonomisi üzerinde ciddi
sonuçları olabileceğini ve bu riski düşürecek politikaların hayata geçirilmesi
gerektiği belirtiliyor. Bu itibarla, IMF heyetinin bulgularını içeren raporda,
para ve maliye politikalarına ilişkin öneriler de sıralanıyor:
Para
Politikasına İlişkin Öneriler:
Kredilerdeki yüksek büyüme, manşet ve çekirdek enflasyonun yüksek
olması (özellikle de %5 olan hedefin çok üzerinde olması) ve genişlemeye devam
eden yüksek cari açık nedeniyle, Merkez Bankası’nın politika faizi olan 1
haftalık repo oranının artırılması gerektiği savunuluyor. Bunun
gerçekleştirilmemesi halinde enflasyonun ve beklentilerin ortaya konan
enflasyon hedefine paralel gerçekleşmesinin zor olacağı belirtiliyor. Bunun
yanı sıra, Merkez Bankası’nın hâlihazırda uyguladığı para politikası
çerçevesinin enflasyon hedefine ulaşmada yetersiz kaldığı ve parasal aktarım
mekanizmalarını zayıflattığı savunulurken; uluslararası piyasalardaki durum da
dikkate alındığında söz konusu politikaların sorgulandığı ve iletişimi
karmaşıklaştırdığı eleştirisi getiriliyor. Dövize yapılan müdahalenin doğru
para politikasının yerini alamayacağının savunulduğu raporda, Merkez
Bankası’nın döviz satımını sadece aşırı oynaklığa karşı kullanmasının uygun
olacağı belirtiliyor.
Maliye
Politikasına İlişkin Öneriler:
2013 yılı için bütçe hedeflerinin ulaşılabilir olduğu
vurgulanmakla birlikte Türkiye’nin, özellikle kamu yatırım harcamaları
nedeniyle, genişlemeci maliye politikası uyguladığı belirtiliyor. Maliye
politikasının, uluslararası piyasalar kaynaklı riskleri azaltmada önemli bir
rolü olduğunun savunulduğu IMF heyetinin bulgularında, bunu gerçekleştirmekte
yüksek kamu tasarruflarına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Böylece, 2014
bütçesinde, faiz dışı harcama seviyesi olarak 2013-2015 orta vadeli planda
belirtilen seviyenin hedef alınması gerektiği tavsiye ediliyor. Söz konusu
hedefin (yapısal bütçe açığında, GSYH’’nın %0.7’si oranında bir iyileşme), mali
disiplinin korunduğu yönünde piyasalara sinyal vermede etkin olacağı da
belirtiliyor.
Finansal
İstikrara İlişkin Bulgular:
IMF heyetinin raporunda, Türkiye’deki finansal sistemin, tüm
risklere rağmen olumlu bir görünüme sahip olduğu belirtiliyor. Bu olumlu
görünüme kanıt olarak, rakiplerine kıyasla Türkiye’deki bankaların kaldıraç
oranlarının ve tahsili gecikmiş alacaklarının görece daha düşük olduğunun altı
çizilirken; sermaye yeterlilik oranın yüksek, kredilerin büyük ölçüde
mevduatlardan karşılandığı ve açık pozisyonlarının büyük olmadığı vurgulanıyor.
Kredilerdeki hızlı artış sektör için risk olarak tanımlanırken; bankaların
döviz borçlanmasının miktarının ve yapısının takip edilmesi gerektiği
belirtiliyor. Finansal olmayan kuruluşlara kullandırılan döviz kredilerinin
risk ağırlıklarının artırılması veya bu kredilerin kullanımında sınırlama için
zorunlu karşılık artırımına gidilmesi tavsiye edilirken; bireysel müşterilerin
kredi kartı limitlerinin gelirlerine endekslenmesi politikası da olumlu
karşılanıyor. Bu uygulamanın ihtiyaç kredilerine de uygulanabileceği
belirtiliyor.
IMF heyetinin oluşturduğu
raporun sonuç bölümünde, Türkiye’nin gerçekleştirmesi gereken yapısal
reformlara değiniliyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin, sürekli olarak dış
finansman sağlayarak %4 ile %5 arasında bir büyümeyi yakalayamayacağına dikkat
çekiliyor. Düşük seviyedeki tasarruf oranları göz önüne alındığında
yatırımların sermaye girişlerine bağlı olduğu belirtiliyor. Yapısal reformların
hayata geçirilmemesi halinde ise büyümenin tarihi seviyelerin altında
seyredeceğine ilişkin uyarıda bulunuluyor.
Bireysel emeklilik reformu tasarrufları artırmada olumlu
karşılanırken; kamu tasarruflarının da artırılması gerektiğine dikkat
çekiliyor. Bu itibarla yetkililerin orta vadede daha yüksek faiz dışı fazla
hedefi ortaya koymaları gerektiği belirtiliyor. Son olarak, üretkenliğin
artırılmasına dönük eğitim ve işgücü reformları, enerji bağımlılığını azaltıcı
yönde politikalar, kayıt dışı ekonomiyle mücadele yönünde atılan adımların
sürdürülmesi, büyümeyi artıracak başlıca yapısal reformlar olarak sıralanıyor.
FED Tahvil Alımı'na Devam Dedi !
Amerikan Merkez Bankası (FED) sürpriz yaparak beklentilerin
aksine tahvil alımlarında azaltıma gitmezken politika duruşunu da
olabildiğince güvercinvari tuttu. FED’in 2015-2016 yıllarına
ilişkin tahminleri de göreceli olarak yumuşak kaldı.
ilişkin tahminleri de göreceli olarak yumuşak kaldı.
Son dönemde gerek tahvil gerekse de mortgage
faizlerinde meydana gelen yükseliş ve mali
politikalara ilişkin belirsizlikler nedeniyle ekonomik büyümenin olumsuz etkilendiğine işaret çekilirken tahvil alımlarının azaltılması için gerekli ortamın henüz tesis edilmediği vurgusu yapıldı. Başkan Bernanke yaptığı basın toplantısında tahvil alımlarında azaltıma yıl sonuna doğru başlanabileceğine dikkat çekse de ne zaman sonlandırılacağı hususunda kafalarında net bir tarih olmadığını belirtip ekonomik verileri izlemeye devam edeceklerini vurguladı.
politikalara ilişkin belirsizlikler nedeniyle ekonomik büyümenin olumsuz etkilendiğine işaret çekilirken tahvil alımlarının azaltılması için gerekli ortamın henüz tesis edilmediği vurgusu yapıldı. Başkan Bernanke yaptığı basın toplantısında tahvil alımlarında azaltıma yıl sonuna doğru başlanabileceğine dikkat çekse de ne zaman sonlandırılacağı hususunda kafalarında net bir tarih olmadığını belirtip ekonomik verileri izlemeye devam edeceklerini vurguladı.

İlk olarak karar mali piyasaları gardı düşük bir şekilde yakaladı. Beklentiler dışında kalan bu kararı kesinlikle olumlu olarak yorumlamalıyız. İlk tepki de bu şekilde oldu. Coşkulu gelen ilk tepkinin ardından iyimserliğin beklendiği gibi kademeli bir şekilde ivme kaybettiği gözlemlendi.
Karar gelişmekte olan mali piyasalarda daha fazla
olumlu etki doğuracaktır. Zira, FED’in çıkış stratejisini gündeme
getirmesi de gelişmekte olan piyasalarda daha fazla negatif tepki
yaratmıştı. Ancak, büyük resme baktığımız zaman, kısa vadeli tepkiyi bir
kenara bırakırsak, FED’in bol ve ucuz para politikasından çıkış kararını
gündeminden çıkarmadığını, sadece ertelediğini söylememiz gerekiyor. Bu
nedenle, piyasalarda kısa vadede yaşanacak coşkulu havanın kalıcı bir
durum almasını beklemek doğru olmayacaktır.

Türkiye ekonomisi, yüksek cari işlemler açığı ve dış borçlanma ihtiyacı nedeniyle FED’in kararına oldukça duyarlıydı. Genel makro ekonomik durumu birçok gelişmekte olan ekonomiye göre daha olumlu olmasına rağmen, sırf bu zayıflığı nedeniyle 22 Mayıs’tan sonraki süreçte ciddi bir satış baskısına maruz kalmış ve değer kayıpları liginde ilk sıralarda yer edinmişti. FED’in bu kararı, Türk mali piyasalarını satış baskısına maruz bırakan sebepleri bir süreliğine de olsa gündemden çıkardı.
FED’in kararını sadece erteleme olarak görmek
gerekir. Bu nedenle de Türk Lirası’ndaki değer kazancı, pozisyon kapama fırsatı
olarak değerlendirilmelidir.
Etiketler:
eur/usd,
fed,
mortgage,
parasal genişleme,
tahvil
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Merkez Bankası’ndan Dövize Müdahale
Merkez Bankası’ndan Dövize Müdahale
Döviz
sepeti 2,30’da rekor seviyelere ulaştı, dolar 1,9650’ye yükseldi.
Merkez
bankası ikinci bir açıklamaya kadar her gün 100 milyon ABD doları satışı
yapacak.
MB Başkanı
Erdem Başçı’dan müdahale sonrası ilk açıklama;
- 20 Ağustos 2013 tarihli Para Politikası Kurulu’nda belirlenen strateji doğrultusunda, yapılacak ikinci bir açıklamaya kadar ek parasal sıkılaştırma her gün uygulanmaya devam edilecektir.
- Bugünden itibaren, ek parasal sıkılaştırma uygulanan günlerde saat 16.30’da en az 100 milyon ABD doları tutarında bir döviz satım ihalesi açılacaktır.
Dövize müdale sonrası son durum;
USD / TRY
SEPER KUR (USD+EUR)/2
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Ekonomik Takvim
Canlı Ekonomik Takvim Investing.com Türkiye tarafından sağlanmaktadır, lider finans portalı.